Gölgede soğuk, güneşte sonbahardan selamlar!

Annem İstanbul’dan ayrıldığımızdan beri bizi ilk defa ziyarete geldiği için tabii ki midemizi Türk yemeklerine doydurdu. Çocuklar kıymalı börek yesin diye neredeyse her gün gittiğimiz markete o gün de yufka almaya gittik. İngilizce, Greek, Google Translation Allah ne verdiyse taze yufka arıyoruz, markette bize yardımcı olmaya çalışan bir kadıncağız ‘kardeşim neden Türkçe söylemiyorsunuz, yufka arıyorsunuz, al işte yufka’ dedi, meğer karpuz-inin yanında duruyormuş da, biz anlamamışız 🙂 Ortak kelime çok, sonuna -iki koydun mu Yunanca, olmasa da oluyor 🙂

Hani bizim güzide şehirlerimize normalin bir tık üzerinde yağmur yağdığı zaman araçlar ve insanlar yüzmeye başlar, Amerikan filmlerine döner ya ana haberler ve ertesi gün gazeteleri, Batı demeyiniz efendim, alt yapı eksikliğinin benzerliği aynen bizimki, o beğenmediğiniz Fethiye-Muğla fotoğraflarını Atina’da da rahatça çekersiniz, müsterih olunuz.

Yine de bir şekilde Avrupalı, yol yapacağı veya yolun içine göçük açacağı zaman tabela koyuyor, he ne yazıyor onu bilmiyoruz, kaç gün süreceğini, greve mi gittiklerini, fazla çalışma saatini kabul edip etmediklerini ayrıştıramasak da, orada bir şey olacağını ve senin oraya dahil olmaman gerektiğini bir şekilde anlatıyor. Özetle, bir pankart görürseniz ‘olay nedir’ diye chatgpt’ye sorun ama çok inanmayın 🙂

Büyüklük-küçüklük mevzusuna da bir örnekle açıklık getirmek isterim. Aracı ilk defa valeye bırakmaya karar verdim, şehrin içindeyiz (tecrübeliyiz artık, bknz. son macera), baktım otopark henüz boş, diyeceğim ki, ‘beni iyi bir yere al, arkama araç koyma, çabuk çıkayım’, anladı bakışımdan, ‘merak etme, otopark çok büyük 140 kişilik ama 7 valem var, beklemeden çıkarsınız’. Ah be Babam, senin büyükten anladığınla benimki ortak platformda asla buluşmaz; bak şimdi, bizim sitede 289 konut var, min. 2 araçtan hesap et, nasıl anlaşalım biz seninle bu kavramlarda 🙂 Özetle, her şey algıladığımızdan, tecrübe ettiğimizden, beklediğimizden küçük, çok kolay alışılıyor ve hayat daha basit oluyor!

Kapalı mekanlarda, kulüplerde, barlarda sigara içiliyor. Benim yaş grubum ve üstü normal sigara, gençler elektronik versiyonların hepsini kullanıyor. Sıra beklediğin herhangi bir yerde ‘içeride bir tanıdık’ varsa, hemen öne geçiyor veya alınıyorsun, bir de güzel bir ön-bahşiş verirsen. Aynı.

Halloween, okullarda düzenlenen partiler haricinde, Türkiye’mizde çok daha havalı etkinliklerle kutlanıyor 🙂 Yunan’ın 28 Ekim’i ile 29 Ekim’imiz sadece arka arkaya değil, aynı zamanda benzer şekilde kutlanıyor. Okullarda tören, mavi-beyaz kıyafet, bolca bayrak satışı, asılışı, resmi tatil.

Şimdi efendim Atina’mızda Kolonaki diye havalı bir semtimiz var, İstanbul’un Nişantaşı’sı. Herkes ve her şey sürekli olarak üst üste, devamlı trafik var, bütün güzel butikler, restoranlar, galeriler orada, şık adamlar, kadınlar, iş hayatı, prestijli ofisler, sanatçılar, aklınıza ne gelirse. Bendeniz de bir toplantı vesilesiyle, minik kiralık aracımla bölgeye intikal edip, sözde güzel bir yere park ettim. Toplantı bu ya, uzadı da uzadı, saha ziyaretine bağlandı, yaklaşık 3 saat park etmiş bulundum. Normalde servisle gelen kızımı da o gün okuldan almam gereken bir Cuma saat 15.00’de aracın yanına gittiğimde, ön ve arka plakaların olmaması şokunu yaşadım! İstanbul’da olsak ‘çaldılar mı’ diye şüpheleneceğim görüntü karşısında ‘ne oldu acaba’ aranmalarına başlamışken, baktım bir pembe kâğıdı sileceğe yapıştırmışlar, belli ki ceza kesilmiş. Alfabe sorunsalı nedeniyle, niye kesilmiş, kaç para, nereye ödenir, plakalar nerede gibi sorular cevaplanamadığından, günün geri kalanını plakasız geçirip akşam 21.00’de (tabii ki çocuklarla) karakolları gezmeye başladım, “hocam bana bir ceza kesilmiş de, olay nedir, bir anlatsanız” diye.  Bildiğimiz usul, görevli polislerin kapalı mekanda cam açmadan sigara içtiği için duman altı olan, eski açık kahverengi mobilyalı karakollardan 2 tanesini ziyaret ettikten sonra anladık ki, plakanın trafik polisleri tarafından çıkarılması ülkede normalmiş, ceza ödememeyi engellemesi için bir yöntem olarak kullanılıyormuş, hatta bunu -hafif de gururlu- ‘it’s the Greek way’ (Yunan usulü) olarak da pazarladılar, cezayı postaneye ödemek gerekiyormuş, erken ödeyen %50 indirimli öder konfirmasyonunu alınca da chatgpt’den mecbur eve döndük.

Ertesi gün 13.00’de aracı teslim etmem gerektiği ve ‘plakasız nasıl edeyim’ sorunu nedeniyle, yine sabahın erken saatlerinde bahsettikleri plakaları toplayan birime intikal ettik (tabii ki olaylara her daim alışık çocuklarla). Neyse olayı anlattık, iphone’dan çektiğimiz fotoğrafları gösterdik, ‘yasak tabelası nerede’ diye sorduk, arkası dönük tabelayı gösterdiler, ‘e peki bu diğer park eden araçlar ne’ dedik, cevap alamadık, ‘peki dedik bizim plakalar nerede’, şükür orada, ‘ehliyetini ve kimliğini alayım’ dedi polis, verdik, yine anlamadığımız bir şeylere imza attık, ‘plakaları istiyor musun’ dedi, ‘e herhalde, ‘o zaman’ dedi ‘seni 10 gün trafikten men ediyoruz, ehliyet bizde, haftasonları da sayılıyor çok üzülme, görüşürüz’, ‘ya abi biz yabancıyız, senin tabelanı kendi adamın bile anlamıyor, ben nasıl anliim, hem zaten sadece yanlış park ettik, zaten araç kiralık (ismime olan sözleşme kontrolü yapmadı sanmayın!), yani bu kadar dahil edilmemize gerek var mı, ehliyetsiz olmaz’ filanlar işlemedi, plakaları aldık, ehliyeti bıraktık çıktık. He bir de, %50 indirim olayı da yalan, formlar eskiymiş, masraf olmasın diye yenisini bastırmamış, yazanı ödüyormuşsun 🙂 Özetle, aracınız kiralıksa sokaklara park edip macera aramayın, 5-10 Euro verip otoparka bırakın!

Atina çocukluğum. Resmen zamanda geriye doğru yolculuk.

Sarımsaklı’daki vidanjörler bile var 🙂 Benzincide sigara içen pompacı da bizden 🙂

Bir de kış saati uygulaması var, artık aramızda 1 saat fark var.

Bu ay ziyaretçim çok. Sevinçler tavan.

Gelecek ay görüşmek üzere.