kızlarım,

şu an biriniz 3.5 biriniz 6.5 yaşında olduğunuz için geçirdiğimiz olağanüstü günleri büyüdüğünüz zaman hatırlayacak misiniz bilmiyorum ama inanın ki tarihe tanıklık ediyoruz…

coronavirus salgını bütün dünyanın düzenini değiştirdi… 45 yaşıma basacağım bu sene ve ömrüm boyunca hiç korku filmi seyretmedim, seyredemem, şimdi sizinle sonu belli olmayan belirsiz bir film içindeyim….

bütün dünya “karantina” altında; dünyadaki bütün okullar kapalı; çoğu ülkede sokağa çıkma yasağı uygulanıyor ve olağanüstü hal durumu söz konusu; marketler ve eczaneler haricindeki işyerlerinin hepsi kapalı; 65 yaşın üzerine sokağa çıkma yasağı var, hayat durdu – ya da evden devam ediyor…

bu virüsün çok önemli bir özelliği var; çocuklara ve hayvanlara (bu satırları yazdığım an itibari ile) bulaşmaması, bulaşsa da öldürmemesi…

sizi her şart ve koşulda korumak ve kollamak içgüdüsü nedeni ile ben de kaygılıyım tabii ki, ama bu tür değişimler, belki de bir daha hiçbir zaman şahit olmayacağımız dönüşümlere, insanların, devletlerin ve iktidarların ömürleri ile kıyaslanamaz; yani biz görsek de görmesek de dünya yeniden doğuyor, daha iyi bir hale dönüşmek için olağanüstü bir mücadele içinde… insanın insan, hayvanın hayvan, doğanın doğa olarak kalması gerektiğini hepimize hatırlatıyor… egolarımızı, kinlerimizi, farklılıklarımızı, vicdansızlıklarımızı bitirmeden, saygı ve sevgi duymadan devam edemeyeceğimizi küçücük bir virüs ile her dilde, dinde, renkte insana hızlıca anlatıyor, çok ama çok enteresan…

biz de sizinle kendi küçük dünyamızda evde ‘karantina günleri’ndeyiz; bugün tam 16 gündür evdeyiz; çok nadir biten malzemelerimizi almak için markete gidiyorum, ailemizle 5.5 senedir birlikte olan Gulruh ablanız da bu günleri bizlerle geçiriyor, çok şükür…

evimiz sıcak, yemeklerimiz pişiyor, vakit geçirebilecek aktivitelerimiz var, ama ‘zorunlu ev hapsi’ görebilene, anlayabilene çok şey öğretiyor… açık havada bir yürüyüş yapabilmenin, okula veya işe gidebilmenin, metroya binebilmenin, bir hedefe doğru yürüyebilmenin, ama en çok da sağlığın, nefes alabilmenin bu hayattaki en ama en büyük lüksler olduğunu hepimiz aynı anda öğreniyoruz, inşallah içselleştirebiliriz…

okullar “uzaktan eğitim”e geçti, bütün dünyada… herkes ‘yeni normal’e adapte olmaya çalışıyor, yaşam yeniden başladığında ekonomik krizin etkilemeyeceği hiçbir sektör olmayacak, o zaman geldiğinde bütün kurgular yeniden yapılacak ve şu an kimse öngörü yapamıyor…

mağduriyetler maalesef yine devletimiz tarafından finanse edilmiyor, cahiller halen cahil, “seferberlik” yine içi dolu olmayan tek bir kelime, kendi üzerine düşeni yapanların sayısı yine azınlıkla sınırlı, ama biz Türkler olarak bu kadarız, en azından Istanbul olarak; fazlası olamıyoruz, ders almıyoruz, anlamıyoruz, anlatamıyoruz…

sizinle birlikte olmaktan çok mutluyum; oyun oynamaktan zevk aldığımı ve çok da oyun oynadığımı söyleyemem ama varlığınız için her gün bin kez şükrediyorum; beni anneniz olarak seçtiğiniz için minnettarım, inanın hakkını vermeye çalışıyorum, var gücümle…

sizi çok ama ÇOK SEVİYORUM, Allah size önce sağlığınızı sonra şansınızı bol etsin, geri kalan her şey gerçekten yalan …

Leave a Comment